Maliye Bakanlığı ve Maliye Okulu
Yazan: Dr. Yusuf İLERİ


Dr. Yusuf İLERİ
Haliç Üniversitesi Öğr. Üyesi
Maliye Okulu hangi ortamda ve ne amaçla kuruldu? Neden kapatıldı? Günümüz eğitiminde yeri olabilir mi? Türkiye toplumu bu konuya ve bu tartışmaya yabancıdır. Ne var ki bu tartışma, bugün bir ihtiyaçtan öte bir zorunluluğa dönüşmüştür. Bir eğitim sistemi düşünün ki, eğitim olanakları olmayan köy çocuklarını alıp birer iş yapan ve üreten meslek sahibi yapıyor; o eğitim sisteminin iyi incelenmesi gerekir. Bu amaçlı Dünya gazetesindeki yazımıza, gerek Maliye Okulu mezunları gerekse bu mezunlarla toplumsal ve ekonomik yaşam içerisinde ilişkili olanların gösterdiği ilgi ve diğer meslek okulu mezunlarının ve Maliye Okulu gerçeğini bilenlerin konuya duyarlılığı; Maliye Okulunu diğer yönleriyle, ancak en başta bünyesinde yaşadığı ve varlığına kaynak olan Maliye Bakanlığıyla tarihsel ilişkisi yönünden ele almak gereğini doğurdu.
1924 yılında, eskiyi tasfiye; yeni eğitim ve ekonominin temellerini atma sürecinde kurulan Maliye Okulu’nun bu kuruluş sürecine denk gelen önemli gelişmelerden biri de, Maliye Bakanlığının hükümet örgütlemesi içindeki merkezi konumunun gün ışığına çıkmasıdır. Şunu öncelikle belirtelim: Maliye Bakanlığı, merkezi konumunu Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihsel bakımdan merkezileşmiş yapılarından devralmadı. Osmanlılar’da merkezileşme, açıkça siyasal bir olguydu; oysa mali kaynakların tümü Hazineye ulaşmıyordu. Yönetsel görevlerine karşılık nazırlar, valiler ve diğer devlet memurları, verdikleri hizmetlerden doğan gelir haklarına doğrudan sahip olabiliyor ve bunların yalnızca küçük bir bölümünü Hazineye gönderiyorlardı. Osmanlı hükümeti mali güçlerin bir mozaiğinden oluşuyordu; bu mozaik içinde yer alan her nezaret kendi gelir kaynaklarından yararlanıyordu ve bu geliri doğrudan doğruya kendi harcamaları için kullanırken Maliye Nezaretini bilgilendirmek durumunda değildi. Kaynaklar ve harcamalar merkez dışında değerlendirildiği için nezaretin bir bütçe oluşturulması kesinlikle olanaksızdı. Örneğin: Harp Nezareti askerlik vergisine, Dahiliye Nezareti pasaport vergisine, kadastro ile posta ve telgraf ücretlerine doğrudan el koyuyordu.
Hizmetlerin, 1920’den sonra yeni başkentte yavaş yavaş yeniden örgütlenmesi ve daha da önemlisi, yasama gücüyle yürütme gücünün ayrılmasıyla birlikte Maliye Bakanlığı devlet içindeki merkezi konumuna ulaştı. İşte Maliye Okulu, Maliye Bakanlığının bu merkezi konumuna ulaştığı, daha açık bir ifadeyle Maliye Hazine birliğinin sağlandığı bir süreçte açılmıştır.
Böylesi bir süreçte kurulan Maliye Okulu, 24 Ocak 1980 kararlarını izleyen; Bütçe birliğinin bozulduğu, Hazinenin Maliye Bakanlığından koparıldığı, yani Maliye Bakanlığının merkezi konumunun yok edilerek zayıflatılmaya çalışıldığı süreçte kapatılmıştır. Merkez Bankası kontrolünün yitirildiği, bankacılık sisteminin kuralsızlaştırıldığı, ithalat kotalarının kaldırıldığı, devlet yatırımlarının planlanmadığı, girdi fiyatlarının ve ticaretin dolarize edildiği; liberal politikaların uygulandığı bu dönemde, borçlanmanın vergiye tercih edilmesi sonucu kamu finansmanı bozulmuş ve ülke ekonomisi likidite tuzağına düşmüştür.
Ulusal eğitim ve ekonomi konusu, bizim gibi gelişme yolunda olan ülkeler açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bu ise, sömürgeciye bağımlı olmayan ekonomi ve sömürüye aracı yetiştirmeyen eğitim demektir. Japonya başarıyı mükemmel bir temel eğitim, etkileyici teknik bilgi birikimi ve yüksek tasarruf oranı ile sağlamıştır. Maliye Okulu bu memlekette kurulmuş; gerçekçi, halkçı, ilerici, kelimenin tam anlamıyla ulusal eğitim kurumlarımızın başında gelir. Bu yönleriyle Maliye Okulu, tüketici eğitimi dayatan sömürgecilik anlayışında; üretici meslek eğitimini veren ulusalcılığa geçiştir. Ezberciliğin yerini, yaşatan bilginin alışıdır. Maliye Okulu uygulaması, Türkiye’nin gerçek zenginliğidir. Bu zenginlikten yeniden yararlanmak zorundayız.
Kaynak: Maliye Okulu için ilk kez 2002 yılında oluşturulan maliyeokulu-org sitesinin web geçmişinden alınmıştır.