Gurur Tablomuz
Sanatçılarımız Bilim İnsanlarımız Sporcularımız Siyasetçilerimiz Yöneticilerimiz
Av. SAİT KEKEÇ
Derneğimizin kurucu üyesi ve ilk yönetim kurulu üyelerinden Av. Sait KEKEÇ (Ankara, 1960 mezunu) ile doğum yeri olan Gürün’ün basın hayatında önemli bir yeri olan Gürün Haber Gazetesi’nin gerçekleştirdiği röportajdan alınmıştır.
Merhum Başbakan Bülent Ecevit’in Gürünlü Avukatı Sait Kekeç, geçmişten bu güne kadar süre gelen hayat hikayesini Gürün Haber için anlattı.
Hayatınızla söze başlayalım isterseniz önce, sizi kendi dilinizden tanıyalım
Gürün’ün Göbekören Köyünde 1942 yılında dünyaya geldim. 1956 yılında Gürün ortaokulundan mezun oldum. Maliye Okulu sınavını kazandığım Ankara’ya gelerek 3 yıl yatılı okudum ve memleketimiz Sivas’ta Defterdarlıkta memuriyet stajıyla çalışma hayatına başladım.
Hukuk Fakültesini ne zaman okudunuz?
Çalışmaya başladığım sırada dışarıdan lise bitirme imtihanlarına girerek 1967’de Ankara Hukuk Fakültesini kazandım ve 1971’de mezun oldum. 1972’de Vergi Denetmenliğinden istifa ederek avukatlık stajına başladım. 1973’de avukatlık ruhsatını aldım ve 34 yıldır bu görevi yürütüyorum.
Gürün’den ayrıldıktan sonra gelip gitmelerinizi devam etti mi?
Gürün’den Maliye Okulunu kazanınca ayrıldıktan sonra hemen hemen her yaz gittim. Bu gitmeler avukat olunca ve yoğun çalışma temposu başlayıncaya kadar düzenliydi ama sonraları memleket ziyaretleri git gide azaldı. Bu tabi bizim Gürün’e ve insanımıza olan sevgimizi, bağlılığımızı hiçbir zaman azaltmadı. Gidemiyoruz diye memleketle olan bağımızı koparmadık. Aksine duyduğumuz özlemle sevgimiz kat kat arttı.
Bir de Demokratik Sol Parti (DSP) yönetimindeydim, 1989 mahalli seçimlerinde Sivas’taki propaganda işlerini yürütmek için Gürün’e gittim o zaman da, hemşehrilerimizle görüşerek, siyasi çalışmalarda bulunduk.
Zaten aile olarak son yıllarda eşim ve çocuklarımla, hatta torunlarımızla Gürün ziyaretlerini yapmayı sürdürüyoruz.
Memleket sevgisi gelecek nesillere nasıl yansıtılmalı?
Eğer biz çocuklarımız ve torunlarımızı oralara, doğduğumuz, büyüdüğümüz, ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz, oynayıp gezdiğimiz, sevdiğimiz insanların yer aldığı anılarımızın olduğu topraklarımıza götürmezsek hem bir vefasızlık etmiş olur, hem de gelecek nesillerimize “toprağımız” diye bırakacağımız bir yer olmaz.
Ziyaretlerinizde anılarınız canlanıyor mu?
Çocukluk günlerimden hatırlarım, dışarıda okuyoruz diye köydeki kardeşlerimizden çok çalıştırırlardı bizi. Kışın dinleniyorsunuz biraz köy işlerinden yapın da hamlığınız gitsin diye takılırlardı, o günleri hep özlemle hatırlıyorum. Gittiğimiz zaman evlatlarıma o anılarımı yerlerinde anlatıyorum, bundan da büyük keyif duyuyorum.
İnsan arada şehir hayatından sıyrılarak doğal ortamlara, özellikle Gürün gibi Anadolu’nun ortasındaki kıraç ta olsa topraklarına gitmeli özlemini gidermeli, stresini atmalı. Buna herkesin ihtiyacı var.
Biraz önce siyasal yaşamınızdan bahsettiniz, siyasete ne zaman girdiniz?
Siyasete 1985 yılında DSP kurulunca girdim. Bu tür işlerle fiilen uğraşmak gibi bir niyetim yoktu aslında ama birgün gazeteler “Ecevit örgüt kuramıyor” gibisinden bir takım haberler yaptı. O gün kalkıp partiye gittim ve bana görev verin dedim. “Ecevit bu ülkeye ne kötülük etmiş ki örgüt kuramıyormuş” deyip, duyduğum rahatsızlığı dile getirdim, parti yetkililerine bir kartımı verdim.
Bu tepkinizin sonucunda ne çıktı ortaya?
Aradan birkaç gün geçti, bir yurt gezisinden dönen Sayın Bülent Ecevit telefon açarak “bizimle çalışırsanız memnuniyet duyarız” diye yaptığı teklifi kabul ederek, kendimizi siyasette buluverdik. O gün bu gündür, Türkiye’ye siyasetle hizmet etmeye çalışıyoruz. Aslında siyasete ilgim vardı, ülkemizdeki gelişmeleri oldukça iyi takip ediyor, çeşitli yorumlar yapıyordum ancak aktif olarak böyle bir harekete katılma gibi bir fikrim yoktu. Demek ki olacakmış, başladık bir kere.
Parlamenter olarak çalışmak veya daha aktif bir görev yerine arka planda durmayı tercih ettiniz, bundan dolayı pişmanlık duydunuz mu?
Siyasete girince ülke sorunlarıyla biraz daha ilgilenmek zorunda kaldım. Ülkemin insanlarına nasıl daha fazla hizmet edebilirimin hesabını yaparak çeşitli araştırmalar yaptım. Siyasetten dolayı kişisel bir faydam belki olmadı, hatta madden çok şeyler harcadım ama hiçbir zaman pişmanlık da duymadım.
Yaptığınız işlerden bahsedelim isterseniz biraz da, mesleğiniz ve elde ettiğiniz başarılara ilişkin neler söyleyeceksiniz?
İşlerimin çoğu mali meseleler olduğundan vergi ve idari işlerden oluşmaktadır. Biz de tabii çalışma hayatımız sırasında birçok olaya ve başarıya imza attık. Avukatlık oldukça ağır, çok çalışmayı gerektiren bir meslek. Çok araştırmayı, okumayı gerektiren bir iş koludur.
Mesleğimizin yanı sıra siyasal bir yönümüz de olduğundan mensubu bulunduğumuz partinin mali konulardaki hukuksal işlemlerini de biz takip ederdik, ama partimiz zor duruma düşmesin, bir yanlışlık oluşmasın diye çok dikkatli davranırdık. Sayın Ecevit’te bu konularda çok hassastı, kılı kırk yarar, gereksiz masraf ve giderleri önlemek için büyük çaba sarfederdi. Bize de evrakları yapılan harcamaları kontrol ettirir bir yanlışlık varsa sorumlusunun bunun hesabını vermesi veya savunma yapmasını isterdi. Sayın Ecevit ayrıca Gürünlü olduğumu bildiğinden ve başarılı çok hemşehrimizi tanıdığından benim mali konularla özellikle ilgilenmemi isteyerek; “Gürünlüler ticarette oldukça başarılılar. Onlar bu başarılarını yalnızca ticarette değil, hayatın her safhasında, her yapılan işte ortaya koyarak çalışkanlıklarını sergilemektedirler. O topraklarda yetişmiş biri olarak size güvenimiz tamdır. Bizim çalışmalarımız da da bir Gürünlünün payının olmasından mutluluk duyuyoruz” derdi.
Hayat hikâyenizi anlatırken dikkatimi azmederek birçok şeyi elde ettiğiniz çekti. Azim Gürünlünün geninde mi var?
Gayet tabii, çalışkan olmak, azmetmek başarıyı yakalamak bizim insanımızın özünde var. Gürün’de okuma oranı oldukça yüksektir. Hatta bilindiği üzere ülkemizin üst düzey yönetiminde dün de bugünde birçok Gürünlü görev almıştır ve almaya devam etmektedir. Bu insanların tamamı bulundukları görevlere tabir caizse dişleriyle, tırnaklarıyla gelmiştir. Çünkü Gürünlüler başkalarına yamanarak bir yere gelmek istemez, hak etmediği bir yeri boşa işgal etmez. Bir de memleketimizin şartları okumayı yüksek tahsil yapmayı gerektirmektedir. Okuyup kendini geliştirip bir meslek ve iş sahibi olmayan, köyde yaşamaya mahkum olan insanlar genelde maddi olarak zor durumdadırlar. Köyde yaşayıp maddi durumu iyi olan insanlarımız da vardır. Ama günümüzün şartları her meslek ve iş için önce bilinçli, yetişmiş, alanında uzmanlaşmış birer insan olmayı gerektirmektedir.
Şu da var, Gürün’de sanayi tesisleri, verimli tarım alanları olsa, iş imkânı orada daha çok olsa insanlar ailelerini bırakıp da, gurbete gitmezler. Ama tabii okumanın yeri ayrıdır.
Hatta hani “olmayasın üç beldenin birinden” derler ya aslında bu “olamazsın üç beldenin birinden” olarak söylenmeli çünkü ülkemizde de yurt dışında da nereye giderseniz gidin, başarılı, bulunduğu yerde adından güzellikle söz ettiren bir Gürünlüye rastlamak mümkündür. Bu da bizim insanımızın temel bir özelliğidir ve “olamazsın” cümlesinin tezahürüdür.
Okumak deyince sormadan geçmeyelim, Gürünlü gençlerin eğitimiyle ilgileniyor musunuz?
Bunu kendimize görev sayıyoruz. Çünkü bizler okurken çok zorluklar çektik. Ailelerimizin maddi durumları çok da iyi değildi, küçük yaşlarda birçok zorluğa göğüs gerdik. O yüzden bu gün Gürünlü çocukların eğitimleri için bir şeyler yapma gayretindeyiz. Sağolsunlar Gürünlüler Derneğimizin Başkanlığını yapan Doğan Yalçınkaya Bey ve yönetim kurulu üyeleri Ankara’da oldukça iyi bir organizeyle burs çalışması yürütüyor. Bizde imkânlarımız elverdikçe buna katkı sağlamaya çalışıyoruz. En büyük yatırımın eğitime olduğunu düşünüyorum. Özellikle de memleketimizin çocuklarının yetişmelerini, aydın birer insan olarak ülkemize hizmet etmelerini istediğimizden bir şeyler yapma gayretini gösteriyoruz.
Gürün’e bir yatırım ve hizmet yapacak olsanız bunu hangi yönde kullanırdınız?
Elimde bir imkân olsa ilçeye öğrencilerin faydalanacağı yurtlar yapardım. Ben ortaokulu ağabeyimin kayınpederinin evinde kalarak okudum. Onlara şükran borçluyum ancak bir insanın birilerine ilanihaye minnet altında kalması doğru değil. Yurt imkânları olsa çocuklar hem ailelere yük olmaz hem de daha rahat yetişir.
Biz tabi bunları düşünürken Gürün’de Yükseköğrenim yurdunun hayırsever insan Rahmi Bostancı tarafından yaptırıldığını duymak, Ulaştırma Bakanı hemşehrimiz İsmet Yılmaz’ın gayretleriyle yeni yaptırılan Telekom Lisesinin yanına bir de yurt yapılacak olması, ayrıca Pansiyonlu İlköğretim Okulunda da konaklama imkânının bulunmasına o kadar sevindim ki. O hizmetleri yapanlara imrendim.
Gençlerimizin yetişmesine gösterilen bu gayretten dolayı Gürünlüler olarak memleketimizde eğitim başta olmak üzere taş üstüne taş koyana minnet borçluyuz. Faydalı bir hizmeti Gürün’e kazandıran kim olursa olsun, hangi düşünceye sahip olursa olsun onların ellerini havaya kaldırmalı ve “işte bunlar memleket sevdalıları” demeli, onları alkışlamalı ve her zaman saygıyla anmalıyız.
Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayeti “oku”dur. Dolayısıyla İslam gibi güzel bir dine inanan insanlar olarak bize kutsal kitabımızı oluşturan ayetlerin ilki olan okumayı tatbik ederek hayatımıza uygulamak düşer. Toplumumuzun geleceği okumaya bağlı.
Anı ve çalışmalarınızla hayat hikâyenizi bizimle, okuyucularımızla paylaştığınız için teşekkür ederim.
Asıl ben size teşekkür ederim. Yıllardır Gürün Haber’i oldukça başarılı ve güzel bir şekilde yayınlıyorsunuz. Gazetenin gelmesini her ay ayrı bir özlemle bekliyoruz. Gürün’de en uzun soluklu, inkıtaya uğramadan düzenli yayın çıkarmak size kısmet oldu. Bu başarı alkışlanmalı ve hemşehrilerimiz de gazeteye sahip çıkmaya devam etmeli. Tarafsızlığı, olumlu haber anlayışıyla hizmet etmesi gazetenin hemşehrilerimize sunduğu ayrı bir güzelliktir. Bana da Gürün Haber aracılığıyla hemşehrilerimle buluşma, fırsatı verdiğiniz için teşekkürlerimi arz ederim.