Vefatının 10. Yılında Nİda Tüfekçİ


Ahmet KAYA
Genel Başkan, SMMM
Dersini almış da ediyor ezber
Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler
-aman aman ben yarelendim aman
Bu dert beni iflah etmez del’eyler
Benim dert çekecek dermanım mı var
–aman aman sürmelim aman
Nida Tüfekçi ile ilgili yazacağım yazıya Orhan Hakalmaz‘ın sesinden“Yozgat Sürmelisi” eşliğinde başlamanın dayanılmaz hafifliği vardı üzerimde… yazının sonuna kadar sürdü gitti bu keyif veren hafiflik…
Okulumuz mezunu, bu ünlü türkü derlemecisinin adının geçtiği web sayfalarının tümünde, Öğ.Görevlisi Süleyman Şenel’in kaleme aldığı biyografi yer almaktadır.. ben bu yazımda, Yozgat Valiliğinin web sayfasında yer alan biyografi aralarına, kendisiyle ilgili söyleşileri ve anıları serpiştirmeye çalıştım…
******************
“Nida Tüfekçi,1 Mart 1929 tarihinde, Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde doğdu. İlk ve Ortaokulu Akdağmadeni, Yozgat ve Boğazlıyan’da bitirdi. 1950 yılında Ankara Maliye Okulu’ndan mezun oldu.”
“İlk musiki zevkini ailesinden alan Nida Tüfekçi, henüz ilkokula başlamadan, babası Hamdi Tüfekçi’den bağlama çalmayı öğrendi. Öğrenim hayatı boyunca saz çalma becerisi ve halk musikîsine ilgisi artarak devam etti. Öğreniminin ardından, bir süre Maliye’de çalıştı.”
“1947 yılından itibaren, Ankara Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu’nda konuk sanatçı olarak yayınlara girmeye başlayan Nida Tüfekçi, Muzaffer Sarısözen’in teşvikleri ile, 1953 yılında açılan Radyo sınavını kazanarak Yurttan Sesler daimi kadrosuna dahil oldu. 1959 yılında İstanbul Radyosuna naklen atandı. Bir süre “Tünel Musikî Kültür Derneği”, “Cağaloğlu-Aksaray Musiki Cemiyeti” ve “İstanbul Yüksek Öğrenim Talebe Federasyonu”nda halk musikîsi dersleri verdi.”
Nida Tüfekçi’nin yaşamındaki bu dönem, günümüzün büyük saz ustası Arif Sağ’ın kendisinden ders aldığı yıllara rastlar… Arif Sağ 1959 yılında İstanbul’a gelir ve Aksaray Musiki Cemiyeti’nde Nida Tüfekçi’ nin öğrencisi olur. Müzikal altyapısını kısa zamanda oluşturmayı başarır.
2000 yılında İstanbul Maliye Okulu Mezunları Derneği’nce düzenlenen gecede Arif Sağ’ın şu sözleri hala kulaklarımda:
“Üstadım Nida Tüfekçi’nin mezun olduğu maliye okulu gecelerine her zaman koşarak, koşulsuz geleceğimi bilesiniz…”
“1962 yılında, İstanbul Radyo’sunda, “Yurttan Sesler Kadınlar Topluluğunu” Neriman Altındağ Tüfekçi ile kurarak bu topluluğa “Şef Yardımcılığı” ve “Repertuar öğretmenliği” yaptı. 1964 yılında Türk Musikisi Şubesi Müdür Yardımcısı (THM) oldu. TRT Müzik Dairesi’nin kurulma çalışmalarına katıldı. 1971’de İstanbul Radyosundaki görevine ek olarak, Erzurum Radyosu Halk Musikîsi Topluluğu’nun eğitim ve denetim görevleri Tüfekçi’ye verildi. Bu topluluğun ses ve saz sanatçılarının eğitim programlarını yaparak her ay bir hafta derslere girdi. Bu görev 1976 yılının Eylül ayına kadar devam etti.”
Türkü dünyamızın büyük üstadı mezunumuzun gelişmekte olan Türk sinemasına katkılarını bu dönemde görürüz.
Sinema sayfalarına , film için yapılan müziklerin nadide örneğini verir Nida Tüfekçi ;
Yılmaz Güney sinemasında, film müziği ve bu işi üstlenen müzisyenlerin ismi arasında ilginç bir bağlantı kurulabilir. İlk filminden itibaren, film müziklerinin özenle seçildiği ilk filmler, daha çok “kırsal alanda” geçen filmlerdir. Güney filmlerinin kronolojisine baktığımızda, film müzikleri konusunda ismine ilk rastladığımız kişinin Muzaffer Sarısözen olması (Alageyik, Tütün Zamanı), elbette onun Anadolu’nun birçok yöresinde derlemeler yapmış olmasıyla da bağlantılıdır. Benzer özelliklere sahip olan Nida Tüfekçi’nin de, ilk dönemleri olmasına rağmen, hem filmin konusuyla, hem içerdiği “ağa-köylü” çatışması yönüyle, Güney sineması hakkında ilk ipucu olarak değerlendirilebilecek “Hudutların Kanunu” adlı filmde karşımıza çıkması, Anadolu’nun kırsal alanındaki filmler ile, bu yörelerde derlemeler yapmış olan sanatçıların seçilmesi konusundaki tezi güçlendirmektedir.
“1972 yılında TRT Müzik Dairesi Başkanlığı THM Merkez Müdürlüğüne atandı. 1975’de TRT Müzik Dairesi THM müdürlüğü göreviyle birlikte, Müzik Dairesi Başkan vekilliği görevine getirildi.”
Anadolu türkülerinin, kaynaklandığı yörenin tavrında çalınması ve söylenmesi o kadar önemlidir ki, Okulumuz mezunu Nida Tüfekçi için…. bu tutumu, TRT Müzik Dairesi Başkan vekilliği görevinde iken, ünlü sanatçıların bazıları tarafından kendisinin çağdaş müzik anlayışına karşı çıktığı iddiasını getiri… hatta Atatürkçülüğe karşı çıktığı noktasına kadar vardırılır bu iddialar….
Ünlü ses sanatçısı ve çağdaş yorumcu Esin Afşar da bu iddiaları ortaya atanlardan biridir. Kendisi ile yapılan söyleşide şunları söylüyor:
– Caz Yorumuyla Aşık Veysel albümünüzün kapağında, ‘Veysel ileri görüşlüydü ama bazı insanlar dur diyorlar…’ diyorsunuz. Kim bu insanlar?
Eskiden TRT’de denetim diye bir şey vardı. O denetim öyle katı kurallıydı ki, benim gibi çok sesli halk müziği yapanlara hep engel olundu. ‘Vay efendim, sazla gitar bir arada olmaz!’ Tam bir örümcek kafalılık. Aşık Veysel öldüğünde, Kerim Afşar onun belgeselini yapacak, şiirlerini okuyacak, ben de türkülerini söyleyecektim. Böyle bir proje hazırlıyorduk Ankara’da. Önce memnuniyetle karşılandı, tarih bile verildi. Sonra, Nida Tüfekçi, bu müzik çok sesli yapılamaz diye engel olmaya kalktı. Bunun üzerine TRT Genel Müdürü Musa Öğün’e çıktım, ‘Bu, Atatürk ilkelerine karşı gelmektir.’ dedim. Çünkü Atatürk, 34 nutkunda ‘Kendi müziğimizi çok sesli yapalım, çağdaşlaştıralım, ancak o zaman dünyaya açılabiliriz.’ demiş. ‘Biz onun çizgisinden gidiyoruz, bu adam böyle demekle Atatürk ilkelerine karşı çıkıyor.’ diye izah edince, Musa Öğün yumruğunu masaya vurdu, ‘Nida Tüfekçi de kim oluyormuş!’ dedi. Açtı telefonu, ‘Bu program yapılacaktır.’ diye emir verdi. Program günü geldiğinde, Kerim Afşar teksti getirdi, ‘Al bunu güle güle kullan, hatıra olarak saklarsın.‘ dedi. Engellemişler yine. Musa Öğün o sırada Erzurum Radyosu’nu açmaya gitmiş, onun yokluğundan istifade edip Nida Tüfekçi çıkmış ortaya… Ben delirdim tabii… Musa Öğün geldiği zaman gittim, kapıyı falan vurmadan güm diye girdim içeri, ‘Emirlerinize karşı geliniyor, haberiniz var mı?’ dedim. ‘Ben zaten yönetmelikten anlamam ki…‘ dedi. ‘Anlamadığınız belli oluyor.’ deyip kapıyı vurdum çıktım. Denetim denen şeyin karşımıza duvar gibi çıkmasıyla arabeske meydan vermiş olduk.”
“Nida Tüfekçi, 1976 yılında TRT’den istifa ederek İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurucu üyeleri arasında yer aldı. Konservatuar’ın Yönetim Kurulu üyesi ve Başkan Yardımcısı oldu.”
Turk Musikisi Konservatuarı ile başlayan öğretim görevi İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuarında verdiği derslerle birlikte sürdü..
80’li yılların sonlarında İTÜ Konservatuarına giren teyzemin oğlu Hakan Kara (kendisi popülizm uğruna türküden ödün vermediği için bir türlü kaset yapamayan bir türkü gönüllüsüdür.), yetenek sınavındadır, Nida Tüfekçi de sınav komisyonunda… Önündeki masa üzerine ellerini vurarak, çıkardığı seslerin aynısını aday öğrencinin yapmasını ister, böylelikle müzik kulağının kendisinde var olduğunun üstad tarafından test edildiğini övünerek anlatır sevgili Hakan…
Yine Emre Saltık ile yapılan bir söyleşi, mezunumuzun sözleriyle bezenir:
– Halk müziği günümüze kadar kulaktan kulağa ve usta-çırak ilişkisiyle geldi. Akademik boyutu, cumhuriyetin en büyük ayıplarından birisidir. Kendi müziğinin konservatuarını, ancak 1976’da kurabilmiştir. Hatta diyebilirim ki tüm halk müziği enstrümanlarının da gelişim ve atılımı da aynı dönemde başlar. Bu konservatuarların katkısıdır. Halk müziği notalandığı, belgelendiği bir dönemi yaşamaya başladı. Ama, işin bir de sorduğunuz boyutu var. Hocam Nida Tüfekçi şöyle derdi: “Evet halk müziği yazılıp çizilmelidir ama bunlar arşivlik olabilsin, unutulmasın, bir başkası okuyabilsin diyedir. Ama türküler hiç bir zaman notaya bakılıp, ayrı, birebir okunmaz. Çünkü bu bir duygu işidir de. Bana yazılı bir türkü de getirseniz, bakarak okusam bile, üç kere okusam her üçünde de farklı okuduğumu anlarsınız.” Türkülerin böyle bir dinamik yapısı vardır.
“TRT’deki idari görevlerinin yanı sıra sanatsal çalışmalarını da sürdüren Nida Tüfekçi, sırayla “Dört Ses Dört Saz”, “Divan-Bağlama-Cura”, “Erkekler Topluluğu-Bağlama Takımı”, “Beraber-Solo Türküler” ve “Yurttan Sesler” gibi topluluklara şeflik yaptı.”
“Türkiye Radyolarında yayımlanmak üzere “Ezgilerin Getirdiği”, “Deyişler ve Ezgiler”, “Halk Ozanları Geçiyor”, “Ozanlar ve Bölge Sanatçıları”, Belçika Radyosu için “Bağlama Ailesi” adlı prodüksiyon programları hazırladı. Ayrıca, “Oyunlar ve türküler/1976 (Şerif Baykurt ıle)”, “Türkülerin Dili/1979″ ve “Türküler ve Oyunlar/1985” adlı televizyon programlarını da hazırlayarak sundu.”
“Yurt içi ve yurt dışında düzenlenen Millî ve Milletlerarası Folklor Kongreleri, Rostrum, Panel ve Sempozyumlara bildirileri ile katılarak Türk Halk Musikisini çeşitli yönleri ile tanıttı.”
“TRT Denetleme ve Repertuar Kurulu Başkanlığı görevlerini uzun yıllar yapan Nida Tüfekçi, resmî ve özel derleme gezilerinde derlediği türkülerden 1000 kadarının notasını yazarak Türk Halk Musikîsi Repertuarımıza armağan etti.”
Yozgat türküsü: Bu türü belirleyen en önemli öge, bağlamadaki, Yozgat tavrı olarak veya sürmeli olarak bilinen bir tavırla türkülerin çalınışıdır. Ayrıca seslendirmede yapılan tril ler ve gırtlak hareketleri ağız olarak da bu türe bir başka özellik kazandırır. Bağlamada ağır (andante) bir çalış tarzı içinde, tezene ile uzun süreli seslerde ve senkoplarda triller yapılırken, klavye üzerindeki elin yaptığı çarpmalar da tavrı tanımlar. Yozgat tavrını radyolara getiren, tanıtan ve yaygınlaşmasını saglayan Nida Tüfekçi’dir.
İşte, hemen melodisiyle aklımıza gelen ünlü derlemelerinden bazıları:
DAĞLAR SENİ DELİK DELİK DELERİM
Sivas-Muhsin Akarsu-Nida Tüfekçi
Dağlar Seni Delik Delik Delerim Delerim,
Kalbur Alır Toprağını Elerim Aman Aman
Elerim Aman Aman Dumanlı Dağlar.
…………………….
DANE DANE
Kırşehir-Neşet Ertaş-Nida Tüfekçi
Dane dane benleri var yüzünde
Can alıcı bakışları yüzünde
Binbir dat var edasında nazında
Dünyada yardan datlı var m’ola
Sallanı sallanı giden yar m’ola
“Eşi Neriman Tüfekçi ile yayımladığı “Memleket Türküleri” ( İstanbul, 1964, Hakan Yayınevi, 148 s.)” adlı bir kitabı; çok sayıda ansiklopedi, dergi ve gazetelerde yayımlanmış makale ve maddeleri olan Tüfekçi, pek çok kurum tarafından da, çeşitli ödüllerle ödüllendirildi. Bu ödüller arasında: Folklor Araştırma Kurumu’nun “1985 İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Odülü” ve 1991 T.C. Kültür Bakanlığı tarafından verilen “Devlet Sanatçısı” ünvanı özel yer tutar.”
1991 Yılında Seçilen Devlet Sanatçıları
Necdet YAŞAR | Klasik Türk Müziği | ||
İsmail Baha SÜRELSAN | Klasik Türk Müziği | Vefat etti | |
Alaattin YAVAŞÇA | Klasik Türk Müziği | ||
Zeki MÜREN | Klasik Türk Müziği | Vefat etti | |
Teoman ÖNALDI | Klasik Türk Müziği | ||
Yesari Asım ARSOY | Klasik Türk Müziği | Vefat etti | |
Sadi Yaver ATAMAN | Türk Halk Müziği | Vefat etti | |
Nida TÜFEKÇİ | Türk Halk Müziği | Vefat etti | |
Mustafa GECEYATMAZ | Türk Halk Müziği | Vefat etti | |
Mustafa TURAN | Halk Dansları | ||
Barış MANÇO | Pop Müzik | Vefat etti | |
Hüseyin SÜRMEN | Piyano Sanatçısı | ||
Güher PEKİNEL | Piyano Sanatçısı | ||
Süher PEKİNEL | Piyano Sanatçısı | ||
Okan DEMİRİŞ | Opera Sanatçısı | ||
Mete UĞUR | Opera Sanatçısı | ||
Macide TANIR | Tiyatro Sanatçısı | ||
Prof. Bozkurt KURUÇ | Tiyatro Sanatçısı | ||
Osman F. SEDEN | Yönetmen | Vefat etti | |
Türkan ŞORAY | Sinema Oyuncusu | ||
Hülya KOÇYİĞİT | Sinema Oyuncusu | ||
Orhan Şaik GÖKYAY | Şair | Vefat etti | |
Tarık BUĞRA | Yazar | Vefat etti | |
Atilla İLHAN | Yazar | ||
Ali Avni ÇELEBİ | Ressam | Vefat etti | |
Prof. Sabri BERKEL | Ressam | Vefat etti | |
Prof. Dr. Turan EROL | Ressam | ||
Prof. Devrim ERBİL | Ressam | ||
Hüseyin Arıkan ÖZKAN | Heykeltıraş | ||
Sadi DİREN | Seramik Sanatçısı |
“Sanatçı kişiliği, idareciliği ve bilimsel yönü yanında, bir eğitimci olarak da Türk kültürüne hizmet etmiş alan Nida Tüfekçi 18 Eylül 1993 Cumartesi günü İstanbul’da vefat etti. “
*************
Yaşam öyküsü biyografilerde biten ama türkülerimizdeki ezgilerde daima anılacak olan mezunumuz hakkında Türk Halk müziği ile uğraşanların yazdıkları :
Adı kabak kemane çalgısı ve “Alibeyim” gurbet türküsü ile birlikte anılan Salih Urhan :
-Türkülerin bozulması beni çok üzüyor, rencide ediyor. Düşünün ki tarihi bir sarayın duvarlarını yıkıp yeniden yapıyorsunuz, yeniden boyuyorsunuz. O saray eski özelliğini gösterebilir mi? Ancak yeni bestelenen bir şarkıda değişiklik yapılabilir, ona karşı değilim. Rahmetli Nida Tüfekçi “yapma gül de güldür ama kokusu yoktur, doğal gül nasıl kokuyorsa yöresel yorumla okunan otantikliğini koruyan bir türkü de işte öyle kokar.” derdi. Zannederim bu söz çok açıklayıcı…
40 İKİNDİ’DE YAPILAN BİR SÖYLEŞİDEN:
Halkın o dönemde (50-60 lı yıllar kastediliyor.”ak77”) halk müziğinden soğumasında bunun ne kadar payı vardır?
O dönemde halk hiç alışık olmadığı bir sesle karşılaştı ve tepki gösterdi. Bunu gören Sarısözen mahalli sanatçıların kişisel icralarını kitlelere sunarak bu tepkiyi hafifletmeye çalıştı. Kişisel icranın ön plana çıkarılması Nida Tüfekçi döneminde daha bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Gelmiş geçmiş en büyük bozlak sanatçısı Muharrem Ertaş bu dönemde keşfedilmiştir. Yine Neşet Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali gibi isimler bu dönemde gündeme gelmiştir.
**********
Nida Tüfekçi, yeterince maliyecilik yapmadı, ama okulumuz mezunlarının sanattan soyutlanmayan bir eğitim geleneğinin içinde yetiştiklerinin kanıtı ve gururumuz olarak, daima okul tarihimizdeki yerini alacaktır.