Ahmet Kaya: Pole Pole Kilimanjaro

Kar yağışı, yılın son gününde  Kuzey Yarım Küreye çok yakışır.
O günün akşamında yağıyorsa, tüm şehir yeni yılı karşılamak için süslenmişken, ışıltılar arasına sızan kar, konfeti olur, gökyüzüne yönelen yüzleri okşar.
31 Aralık 2014 günü, saat 15.40 da başlayacak İstanbul aktarmalı uçuşum için havaalanındayım. Büyük sırt çantamı Nairobi’de geri almak üzere veriyorum. Havaalanında yeterli olacağını öngördüğüm sürede, kızımdan kamerayı , arkadaşımdan Nairobi’deki Nana için sipariş verdiğim ve havalanına getirmesini istediğim termal içliği alacağım.
Yolcu almaya başlanması gereken saatte, uçağımın iki saat gecikmeli olarak kalkacağı anonsu yapılıyor.
Gecikmeli kalkan uçak, havada da bir o kadar gecikerek 20:30 surlarında Atatürk Havaalanına iniş yaptığında Nairobi uçağını kaçıracağım korkusuna kapılıyorum.
İstanbul, o gün yılın son gününe kar ile uyanmış, kar yağışı ile birlikte gökyüzüne tipi hakim olmuş ve tüm uçak seferleri gecikmeli olarak yapılabilmişti.
Neyse ki, nefes nefese geldiğim Nairobi uçağının bekleme salonunda yeni yolcu alınmaya başlanmış. Kuyruğa ben de eklenip son yolcu olarak uçağa biniyorum.
Eyvah, kameramı almadım! Ya siparişler!
Kızım gelmiş fakat geri dönmek zorunda kalmış, arkadaşımsa siparişleri bırakamamış.
Karın ilk gelişi, yolcu için bir felaket. Romantizme yer yok!
31 Aralık 2014 – 1 Ocak 2015 ortasında arkamdaki üç Rus gencinin yüksek sesle söylediği napoliten arya ile uyanıyorum. Pilot yeni yıl şarkısını fona koyuyor.
Uçaktakiler ile yeni yıla girdiğimizde Port Sudan üstündeyiz.
Birkaç saat içinde mevsim değişecek.
Nairobi Havalanına saat 04.30 sularında iniyoruz.
Mevsim değişti.
1700 metre yükseklikteki Nairobi’de tropikal kurak mevsim başlangıcındayız.
Sırt çantamı yarım saat boyunca dönüp duran bagaj bandında boşuna bekledim. Bagajım, bu uçağa aktarılamamış. Zaten ben de canhıraş bir şekilde nefes nefese uçağa yetişebilmiştim.
Bir gün sonraki uçakla sırt çantamın geleceği öğreniyorum.
Oysa, 2 ocak 2015 Cuma günü sabah saat 5’de dinlenmiş olarak gruba katılabilmek için yılbaşı gecesini yollarda geçirmeyi bile göze almıştım.
Nairobi Rotary Kulübünün, Kilimanjaro Zirve Tırmanışını, sosyal projelerinin yürütülmesi için finansal destek sağlamak amacıyla yaptığını ve tırmanışın böyle güzel bir amaç ile taçlanacağını, Raymond’un eşi, Rotaryenlerin de başkanı Nana, büyük bir keyifle anlatmıştı . Sponsorlardan Toyota, bir Japon, bir de Güney Afrikalı olmak üzere toplam dört kişi ile dağcılar arasındaki yerini almıştı.
Kilimanjaro Grubumun o günkü toplantısı Nairobi içindeki bir orman alanında. Toplantıda Grup lideri Mr. Moses katılımcıların ekipman kontrolunu yapacak. Tüm katılımcılar arabalarıyla oradalar. Hem birlikte eğlenip hem de son hazırlıklarını gözden geçiriyorlar. Moses, coşkulu ve enerjik yapısını her yerde sergiliyor. Grup pozitif enerjiyi her fırsatta Moses’ten alıyor. Mali Danışmanlığını yaptığım, Nairobi’de şantiyesi bulunan, merkezi Ankara’da kurulu İnşaat şirketinin mimarı Raymond beni diğer üyeler ile tanıştırıyor. Güne keyifli başlıyorum. Masai şalımı ve bu tırmanış için hazırlanmış T-shirtümü grup liderinden alıyorum… Daha sonra da misafir olarak kalacağım İnşaat şirketinin konutunda o günü uyuyarak geçiriyorum. Gece yarısı saat 03:00 de gelecek uçaktan bagajımı almak için tekrar havaalanına gideceğim, sonra da 05.00 de gruba katılacağım. Off Off.
Bu kez zamanında inen uçaktan sırt çantamı bagaj bandında ilk çanta olarak alıyorum. Gruba tam zamanında katılabilmenin sevinci içindeyim. Ohhh. Derin bir nefes alıyorum, bir nefes daha. Havanın çok güzel olduğunu fark ediyorum, yorgunluğum bitiveriyor.
Grup oldukça neşeli, otobüsleri beklerken çifte kavrulmuş fındıklı lokumları dağıtıyorum.
475 kilometre yol yapacağımız İki midibüse 39 kişi biniyoruz.
Muhammed Kanada’dan, Sheron Namibya’dan ve Shamburona Etopya’dan tırmanışa gelmiş.
Toyota takımının Japon üyesi Sayoko, Güney Afrika’lı üyesi TJ ile birlikte ben ve Kenyalıları da sayarsak 7 farklı ülkeden katılımcı olduğunu öğreniyoruz.
Yolda, süpermarketin de bulunduğu bir mola yerinde saat 09.00 surlarında kahvaltı yapıyoruz.
Tanzanya sınırında pasaport işlemlerinden sonra, rehberlik hizmeti satın alınan şirketin elemanlarının bizi beklediği başlangıç noktasına ulaşıyoruz: “Marangu Gate”
Beş gün boyunca bir arada olacağımız Tanzanyalı ekipte rehber, aşçı ve taşıyıcılar var. Midibüsleri bırakacağımız park alanında bu ekip üyeleri ile grubumuz arasında müzikler eşliğinde bir tanışma ritüeli gerçekleşiyor.
“Cambo” ve “Pole pole” her iki ülkenin dilinde ortak olan sözcükler. “merhaba” ve “yavaş yavaş” zirveye kadar her karşılaşmada bir arada sürekli tekrarlanacak.. Zira yavaş yavaş yükselmek, yüksek irtifaya vücudun alışması için çok önemli.
Her birimize ait iki çantadan biri yan yana dizilmiş, başında da ekipten biri var. Artık, ikinci çantalarımızla biner metre yükseldikten sonra, geceyi geçireceğimiz mola kabinlerinde buluşacağız.
Saat 13.00’de makarna ve bol etli patatesli yahniden oluşan öğlen yemeğini bu başlangıç noktasında yedik. Sonrasında, Kilimanjaro National Parkında açılan deftere tek tek kaydımızı yaptırıp yürüyüşe başladık. İlk durağımız dört saatlik yürüyüşten sonra 2.700 metredeki “Mandra Hut” olacak.
3 Ocak sabahı kahvaltıdan sonra 3.720 metredeki “Horombo Hut”, daha sonraki gün de 4.700 metredeki “Kibo Hut” varış noktaları için yola çıkacağız..
4 ocak gecesi saat 23.30 gibi “Kibo Hut” dan zirve tırmanışına başlayacağız.
54 kilometrelik yolu üç gün içinde tırmanıp bir buçuk gün içinde de inerek, toplamda 108 km yürümüş olacağız.
“Pole, pole!” uyarıları eşliğinde ‘Kibo Hut’ a geldiğimizde, 4700 metre yükseklikte olmamız etkisini gösteriyor. Oksijen az. Hava oldukça soğuk.
Ben, biraz dinlendikten sonra, aklimatizasyon uyumu için birkaç kilometre yürüyerek 100 metre yükseleceğimi tekrar ineceğimi söylüyorum arkadaşlarıma. Bana eşlik edeceklerini söyleyenler çıkıyor içlerinden ama çıkış anında kimse yok ortada. Ben, bir başıma çıkıp inip sonra dinlenmeye geçiyorum.
Saat 18.00’de hava karardığında karnımı doyurmuş olarak uyku tulumumun içindeyim. Saat 23.00’e saatimi kurarak uykuya geçiyorum .
Kalkar kalkmaz termosuma sıcak su doldurup içine birkaç limon dilimi atıyorum. Hazırlığımı tamamlayıp dışarı çıktığımda Grup lideri Moses’in ortasında yer aldığı tepe lambalarından oluşan ışık halkasına ekleniyorum. Tanzanyalı rehberlerin sayısı oldukça fazla ve çevremizdeler.
Dolunay var. Gökyüzü açık.
Zirve tırmanışına liderlik edecek rehber Moses’in komutuyla yola çıkıyoruz Sayımda iki kişinin Kibo’da kaldığını öğreniyorum.
Bu yükseltiye kadar rastlamadığımız çarşaklar, yükselme açısı dikleştikçe yolumuzda çoğalmaya başlıyor. İlk molada gökyüzündeki yıldızları izleyebiliyorum… Liderlik yapan rehber hareketlenince göz göze geliyoruz. Beklerken üşümemek için hemen yola çıkıyorum. Grup geride kaldı ama rota belirgin. Arkamda biri daha var, grubun bizimle hareketleneceğini sanmış ve peşime takılmış. Oysa, gruptan bir iki kişinin daha çıkamayacağı anlaşılmış, rehber eşliğinde geri yollanıp kalanlarla mola yerinden gecikmeli yola çıkmışlar.
İki kişi öndeyiz, aşağıdaki grubun ışıklarını da göremiyoruz. Hava bir anda değişiyor ve sis ortalığı sarıyor.
Arkamdakinin, bir önceki turda benimle önde yürüyen Patrick olduğunu zannederek sesleniyorum.. “Patrick bu gün de ritmimizi bozmadık öndeyiz.” Cevap yok. Su içmek için durduğumda o da duruyor. Ona döndüğümde, kafa lambasının ışığı, gözümü aldığından yüzünü iyice göremiyorum. “neden su içmiyorsun?” diye soruyorum. “Suyum çok soğuk donmuş” . Sıcak ve limon aromalı suyumdan verdiğimde Patrick olmadığını anlıyorum. Suyun yetmesi için kana kana içmemesini söylüyorum, bir sonraki su içme molasında da bu paylaşımı tekrarlıyorum.
Karşımıza kayalar çıktıkça, rota belirleme işi yol üstündeki “baba”lara kalınca arkamdaki paniklemeye başlıyor. Belli ki deneyimi bu anlamda yok.
Gökyüzünde, tropikal bölgelere has olsa gerek , tan vakti bir başka güzellik yarattı. Fotoğraf çekemedim ama hiçbir fotoğraf da zaten o anı anlatamaz. Mükemmeldi gökyüzü, gün ağarmıştı. İlk zirve noktası olan Gilman’s direği belli belirsiz görünmeye başlamıştı. Arkamdaki arkadaşa gösterdim. Sevindi. Sabahın ilk ışığında baktığımda, arkamda yürüyenin Toyota takımının kaptanı Dennis olduğunu anlıyorum.
İlk Zirve olan Gilman’s point’de 20 dakika kadar bizden sonraki grubu beklemeye koyulduk. Cebimden fotoğraf çekmek üzere telefonumu çıkarttım henüz şarjı vardı. Dennis’e fotoğraf çekmesi için verdim. Tam çekecekken bana telefonu geri uzattı, şarj bitmişti.
Toyota takımı Dennis’in etrafında bir araya gelince diğerlerini beklemeden Stella ve Uhuru zirvesi için tekrar yola çıktık. İlk beş kişi, rehberlerden birini alarak bu zirvelere kar yağmadan, tipi başlamadan ulaşabilmiştik. Okulumun, kulubümün, danışmanlığını yaptığım şirketin flamalarını birer birer çıkardığımda, Toyota takımından TJ , Sayoko ve Martin kameraları ile yardımıma koştu.
Buzullar, Uhuru zirvesinin çevresinde muhteşem görünüyorlar, saat 09:30.
Hava kapandı. Kar yağışı başladı biz dönerken gruptan 7 kişi daha Uhuru’ya devam ediyor. Diğer yirmibeş kişi Gilman’s zirvesi ile yetinmiş. Geri dönmüşler.
Dönüş yolunda Martin fenalaştı ayakta duramıyor.. Karlı tipili havada, rehberin deneyimi ve kontrolünde bol molalı inmek zorunda kalıyoruz.
Uzun siyah kayalar, tipi ortamında, uzaktan binayı andırdıkça, Dennis, Kibo’ya geldik yanılgısına düşüyor birkaç kez. Halüsinasyonlar ona unutamayacağı sürprizler yaşatıyor.
Gece yarısı zirveye çıkıldığında, yarı uykulu hissedilemeyen mesafeler, gün ışığında dönerken “biz bu kadar çıktık mı?” sorusunu insana sordurtuyor gerçekten de. Bu Ağrı dağında da böyle olmuştu, Mont Blanc’ta da..
Kibo’da zirve yapmış olmanın keyfi ile kahvelerimizi içip biraz dinleniyoruz. Akşam yemeği Horombo’da yenecek, orada bir gece kalıp sabah kahvaltısından sonra, Mandra’yı atlayarak direkt başladığımız noktaya, Marangu Gate’e ineceğiz.
Horombo’dan ayrılırken bize beş gün boyunca eşlik eden Tanzanyalı rehber arkadaşlarımızın kapıda, açık havada sürprizleri var. Kilimanjaro temalı şarkılar söylüyorlar. Zirve başarımızı kutluyorlar. Grubumuzun yöneticilerinden Peter, onlara hatırı sayılır tutarda bahşişlerini ve hediyelerini veriyor. İki ülke arasındaki dostluk ve kardeşliğe vurgu yapılan konuşmalar yapıldıktan sonra şarkılar eşliğinde fotoğraflar çekiliyor.
İlk grup ile birlikte 30 kilometrelik daha çok orman içinden geçen bu yolu 7 saatte inerek Kilimanjaro National Park ofisindeki deftere adımızı ve vardığımız zirve noktasını yazıyoruz : UHURU
TJ ile birer Kilimanjaro marka bira alıp küçük bir zafer kutlaması yapıyoruz.
Her yürüyüş finalinde yaptığımız germe gerdirme hareketleri için çimlerin üzerindeyiz.
Tanzanya ekibinin hazırladığı son yemeği ve tropikal meyveleri burada yedikten sonra bizi bekleyen Midibüslerden ilkine, Dennis’in listelediği ilk grup olarak doluşuyoruz. Dennis, diğer midibüse yerleştireceği grubu da organize etmek üzere kalıyor.
Tanzanya sınırında, pasaport ve gümrük işlemlerini kolay geçiyoruz ama sağanak yağmura yakalanınca, indiğimiz midibüse bir türlü geçemiyoruz. Midibüsün bizleri almasıyla yeniden yola koyuluyoruz.
Kenya topraklarında iken Nairobi’ye giden yoldan ayrılarak National Park’ın içine dalıyoruz.
Programda, Nairobi Rotary Kulübü’nün Amboseli Serena Oteli’ndeki kutlaması var.
Otelin her tarafına kulübün flaması asılmış. “Kilimanjaro Fatihleri Hoşgeldiniz” pankartı ile otelin girişinde karşılanıyoruz.
İlk grup odalarımıza yerleşip duşlarımızı alıyoruz. ikinci araba ile aramızda bir saat var, o bir saat içinde yatağımda uyuyup kalmışım..
Ben rulo halindeki temiz tişörtümü çantamdan çıkartıp, dağcı pantolonumla eşleştirip giyiyorum.
Aman Allahım, o güzel elbiseleri hangi çantanızdan çıkardınız?
O dağcı kıyafetleri içindekiler gitmiş, yerlerine gecenin ritmine hazır, parıltılı kıyafetler, gece kostümleri içindeki bayanlar ve baylar gelmiş.
Herkes o kutlama gecesine hazır.
Otelin mükemmel yemeklerine eşlik etsin diye buz gibi bira sipariş ediyorum.
Bütün masalardan kahkahalar yükseliyor. Ne de çok anı edinmişler bu tırmanışta…
Yemek arasında yöneticiler tek tek katılımcıları tebrik ediyor, kazasız belasız biten tırmanışın sonunda sağlanan gelirlerin yönlendirileceği güzel projeler anlatılıyor.
Yemekten sonra bir parti verileceği duyurusunu da not alarak odama geçiyorum
Saat 22:00
Nana, beni odamdan alıyor, yanında diğer arkadaşlar da var. Raymond’u soruyorum.
“O, çok yorulduğu için yatıp uyudu”
Partinin yapılacağı yer aslında araziye yayılmış otelin kral dairesi.
Toyota Takımının kaptanı Dennis bu konutta kalıyor.
Nana, sabahın dördüne kadar su gibi akacak zamanı yönetiyor.
Joe Otin, bu gece için çok özel bir içki getirmiş.
Rotary kulüplerine özgü “happy dollars” dağıtılıyor. Bu tırmanışın mutluluk verici olayları kişiler tarafından anlatılıyor ve olayın kahramanları şerefine kadehler kaldırılıyor.
Dennis gecenin bir yarısı söz alarak “öğretmenim” diyor beni işaret ediyor. Şaşırıyorum.
Zirve tırmanışımızda arkamda beni zirveye kadar takip eden Dennis’in Toyota Kenya Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu öğreniyorum.
Korkularını anlatıyor, benim öngörülerimden bahsediyor. Paylaştıklarımızı paylaşıyor oradakilerle. Duygulanarak ne diyeceğimi bilemeden kendisini izliyorum. Konuşma bittiğinde bir alkış kopuyor bütün gözler üzerimde. Söz alarak önce tüm katılımcıları, Gilman’s Point’e çıkan 25 kişiyi, Uhuru’ya çıkmayı başaran 12 kişiyi kutluyorum, kadehleri onların şerefine kaldırıyorum. Daha sonra, ilk etaplarda birlikte yürüdüğümüz Patrick ve zirve tırmanışında Patrick zannettiğim arkamdaki takipçim Dennis şerefine; son olarak da beni oraya davet eden Raymond ve eşi Nana ile organizasyon lideri Moses şerefine kadeh kaldırarak konuşmamı bitiriyorum.
Ertesi günün ortalarında yaptığımız kahvaltı sonrası Nairobi’ye gitmek üzere midibüslerimize biniyoruz. Safari yolunda filleri, zebraları, geyikleri, deve kuşlarını, zürafaları, maymunları izleye izleye ana yola çıkıyoruz.
Nairobi’deyiz.
Nana ile birlikte Nairobi’nin en yoksul köşesinde Korogocho’da on yıldır destek verdikleri bir okulu geziyoruz. İdealist öğretmenden bilgiler alıyoruz. Nana’nın başkanlığını yaptığı kulübe olan memnuniyetini anlatıyor her fırsatta.
O, gülünce gözlerinin içi gülen öğrenciler ile el sıkışıyoruz.
Memleketimde mevsim kış olsa da hayatımın en güzel yazını yaşadım bu birkaç günde.

Teşekkürler Kenya, Teşekkürler Nairobi Rotary Kulübü, teşekkürler güler yüzlü Afrika..