Son Sayfadan

Picture of admin

admin

[ 06|82|2064 ]

Prof. Dr. Coşkun Can AKTAN yazdı: 

AĞIR VERGİ YÜKÜ ve YERALTI  EKONOMİSİ

Bireylerin piyasa ekonomisinde vergilenmeyen veya eksik olarak vergilendirilen iktisadi faaliyetleri “yeraltı ekonomisi” olarak adlandırılıyor. Ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde bulunan kimselerin normal olarak vergi dairesine kayıtlı olmaları, defter ve belgelerine göre vergilerini ödemeleri gerekir. Sadece gelir elde eden gerçek ve tüzel kişilerin değil, diğer servet sahiplerinin ve harcama yapan kimselerin de vergilerini doğru olarak beyan etmeleri önemlidir. Ülkemizde gelir, servet ve harcama üzerinden alınan vergilerde, verginin konusunu oluşturan  faaliyetlerin, işlemlerin ve sahip olunan servetin bir kısmının veya tamamının vergi dairesine bildirilmediğini biliyoruz. Vergi kaybı,  yeraltı ekonomisinde vergilendirilemeyen veya eksik olarak vergilendirilen faaliyet ve işlemler sonucunda ortaya çıkar…

Devamı için lütfen tıklayınız

mo damga

Corona Günlerinde Buluşmalarımız Sürüyor

Maliye Okulu mezunları pandemi sürecinin yarattığı olumsuz havayı görüntülü ortamlardaki toplantılarla coşkuya dönüştürüyor.

Önce 06.05.2020’de “60 Öncesi ile 90 Sonrası”, daha sonra 07.05.2020’de “80 Öncesi ile 60 Sonrası” mezunlarımızı buluşturduk.

[widgetkit id=58]

mo damga

Vergi Hukukçusu Ahmet Ak: Mükellef Hakları Kurulu Geniş Katılımlı Olmalı

Vergi Hukukçusu Ahmet Ak, Mükellef Hakları Kurulunun geniş katılımlı olmasının, özel sektörden de veri alabilmesinin gerekli olduğunu ifade etti.

Vergi Hukukçusu Ahmet Ak: Mükellef Hakları Kurulu geniş katılımlı olmalı

 

Mehmet KAYA

ANKARA – Vergi Hukukçusu ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Ak, Mükellef Hakları Kurulunun kurulmasının vergide demokrasiye katkı sağlayacak bir gelişme olduğunu ancak haklar ve yükümlülüklere yönelik olarak vergi kanunlarında düzenlemeler yapılması, Mükellef Hakları Kurulunun da geniş kapsamlı bir katılım ile oluşturulması gerektiğini söyledi.

DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Ahmet Ak, Türkiye’de Mükellef Hakları Bildirgesinin 2006 yılında yayımlandığını ancak bağlayıcı kurallarla desteklenmediğini hatırlatarak, yeni oluşturulan Kurulun, mükellef haklarına ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerle desteklenmesi halinde, vergi uyumuna olumlu katkı sağlayacak önemli bir adım olduğunun altını çizdi.

-Gerçek ve tüzel kişiler de Kurula bilgi verme yükümlülüğünde olmalı

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde, kamu kurum ve kuruluşlarının Kurula bilgi verme yükümlülüğü getirildiğini, yükümlülük kapsamının genişletilerek gerçek ve tüzel kişileri de kapsaması gerektiğini vurgulayan Ahmet Ak, “Kurulda yer alanların mahremiyet ve bilgi isteme yetkisi Vergi Usul Kanunu ile de düzenlenmelidir. Bilgi verme yükümlülüğünün kamu kurum ve kuruluşları ile sınırlandırılmayıp, gerçek ve tüzel kişileri de kapsaması gerektir.” dedi.

Mükellef hakları Vergi Usul Kanunu’na girmeli

Mükellef Hakları Kurulunun güçlü biçimde çalışabilmesi için başka yasal düzenlemelere de ihtiyaç bulunduğunu belirten Ahmet Ak, “Kurulun vergilendirmede adalete katkı sağlayabilmesi için, mükellef haklarının; “genel haklar” ve “özel haklar” şeklinde Vergi Usul Kanununda düzenlenmesi ve bu hakların korunmasına yönelik yaptırımların da yasal güvenceye bağlanması gerekecektir” dedi.

Ahmet Ak, vergi uygulayıcıları ve mükelleflerin haklar ve yükümlülüklerine yönelik olarak yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunun altını çizerek şunları kaydetti:

“Vergi yasalarını uygulayanların yükümlülükleri, mükellefiyet, uzlaşma, tarhiyat, cebren tahsil konularında belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesine uygunluk sağlayacak düzenlemeler başta olmak üzere; vergi idaresinin işlem ve eylemlerine karşı başvuru yolları ve mükellefe sağlanan hakların yasa ile düzenlenmesi gereklidir.

Yapılacak bu düzenlemelerle Mükellef Hakları Kurulu vergiye uyum ve vergilemede adalet açısından daha etkin bir işleve sahip olacaktır ve hukuk devleti ile vergide demokrasinin gelişmesine olumlu katkı sağlayacaktır.”

Ahmet Ak, Mükellef Hakları Kurulunun yapılanma aşamasında sivil toplum örgütleri, meslek mensupları, uzmanlar gibi demokratik ve teknik katılımın sağlanması gerektiğini ve Türkiye’nin toplumsal yapısı dikkate alınarak özgün bir yapıda kurulması gerektiğini kaydetti. Ahmet Ak, gelişmiş ülkelerde “Vergi arabulucusu”, “vergi ombudsmanı”, “hakemlik ofisi” ya da “vergi mükellefi destek birimi” gibi farklı adlarda benzer yapılar olduğunu hatırlattı.
Mükellef Hakları Kurulu 18 Nisan günü yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile oluşturuldu. Kurulun üyeleri, çalışma biçimleri ve diğer idari-teknik işleyişine yönelik yapılanması çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek.

mo damga

Dünyaya Okulumuzu ve Tarihini Anlattık

[widgetkit id=51]

Trakya Üniversitesinin öncülüğü ve evsahipliğinde düzenlenen 1. Balkan Muhasebe ve Yönetimi Tarihi Kongresinde ilk panel Maliye Okulunun Tarihi” başlığıyla Okulumuz ve mezunlarımıza ayrıldı. 

Türkiye’de alanında ilk kez organizasyonu gerçekleştirilen bir kongrenin birinci panel ve oturumunun Okulumuza ayrılması, akademik anlamda gurur verici olduğu gibi, uluslararası bilim dünyasında Okulumuzu tanıtmak ve tarihini anlatmak açısından da son derece önemliydi. 

{xtypo_quote}Oturum başkanlığını 1958 mezunumuz (E. Edirne Defterdarı) YMM Hayri Oral LEVENDER’in yürüttüğü panele katılan mezunlarımız, Okulumuzun ülkemiz Maliyesindeki yeri, önemi ve gerekliliği ile yetiştirdiği mezunların kamu ve özel sektör için tartışılmaz değerini uluslararası bir kongrede bilimsel yönden anlatma fırsatı buldu.

Bulgaristan, Kanada, Kosova ve Yunanistan üniversitelerinin katılımıyla gerçekleştirilen kongre ve konferanslar dizisi Trakya Üniversitesinin Türkçe ve İngilizce hazırlayacağı kitap ile tüm dünyaya duyurulacak. {/xtypo_quote}

Edirne 5145

Panele Edirne ve çevre illerde görev yapan veya yaşayan mezunlarımızdan 1949 mezunu saygıdeğer ağabeyimiz Sn. Kemal KAYAT, Apdi GÖKTEN, Mehmet Ali KOCABAŞ, Kırklareli Defterdarı Mehmet DURUSOY, Sebahat KELLE, Z. Murat GÜL, Sariye KULLAR ve Haşmet YEĞİN; ayrıca Trakya Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulundan Doç. Dr. Gülsevim YUMUK GÜNAY katıldı. 

Edirne 84881

Paneli açış konuşmasında YMM Oral LEVENDER Maliye Okulunun Tarihçesi ve Mali İdaredeki Yeri İle Fonksiyonuna değindi. Panelde Prof. Dr. Ahmet AK, Osmanlı’dan Cumhuriyete Maliye Okulu; MOMDER Genel Başkanı Ahmet KAYA Cumhuriyet Kurumu Olarak Maliye OkuluAv. Mehmet KAYA Okulumuz öğrencilerinin profili ile okul sonrası istihdam alanları; Okulumuzda her iki duyguyu yaşama şansı bulan Dr.  Yusuf AKÇA Öğrenci ve Öğretmen Gözüyle Maliye OkuluDr. Ahmet KAVAKeğitime genel bir bakış açısıyla Meslek Liseleri ve Kamusal Alanlarda Ara İnsan Eğitimi ve Okulumuzun Türk Maliyesindeki yeri ile yokluğundaki sorunları konularında Prof. Dr. Ziyaettin BİLDİRİCİ birer bildiri sundu. 

mo damga

Vergi Hukukçusu Ahmet AK: Mükellef hakları yasal güvenceye bağlanmalı

Vergi Hukukçusu ve Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Ak, vergi uyuşmazlıklarında mükelleflere verilen hakların yasal güvencesinin olmadığını söyledi.

Dünya Gazetesi – Mehmet KAYA’nın Haberi

DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Ahmet Ak, mükellefe yasal güvence verilmesini, vergi uyuşmazlığının kamu denetçisi aracılığıyla çözümü, mükellef haklarının idari yükümlülük olarak düzenlenmesi gerektiğini vurguladı. Ahmet Ak, “Uzlaşmada adalet ve eşitlik, aciz hali, ödeme emrine karşı idari başvuru ve adına ödeme yapanın kimlik bilgilerini öğrenme gibi, uygulamada karşılaşılan ve ciddi sıkıntılara neden olan konuların gündeme alınması gerekir” görüşünü vurguladı.

Ahmet Ak, mükellef haklarının idari yükümlülük olarak belirlenmesi yanında, bu hakların ihlalinin yaptırıma bağlanması gerektiğini de vurguladı. Mükellef haklarının güçlü hukuk hükümlerine dahil edilmesi gerektiğini vurgulayan Ahmet Ak, “Hukuki koruma sağlanmadıkça bir hakkın varlığından bahsetmek anlamsız olacaktır. Yasa önünde eşitlik, adil yargılanma, özel hayatın gizliliği, mülkiyet hakkı ya da kamu hizmetlerinden mahrum bırakılmama gibi evrensel haklara ilişkin konular anayasa ile düzenlenmeli, bu hakların ayrıntıları ise yasalarda yer almalıdır” dedi.

Türkiye’deki düzenlemelerin dağınık halde bulunduğuna işaret eden Ahmet Ak, 2006 yılında yayımlanan Mükellef Hakları Bildirgesinin de herhangi bir bağlayıcılığı olmadığını anlattı. Ahmet Ak, “Mükellef hakları denince; dilekçe hakkı, bilgi edinme hakkı, dava açma hakkı, ihtirazi kayıtla beyan hakkı, temsil hakkı, tarhiyata itiraz hakkı ilk akla gelenlerdir. Mükelleflerin vergilendirme sürecindeki idari işlemler aşamasında, vergi inceleme aşamasında, tahsilat aşamasında ya da cebren tahsil aşamasında bir kısım yasal hakları bulunmaktadır. Yasal hakların korunması ve kullandırılması da hukuka devletinin bir gereğidir” diye konuştu.

Vergi Hukukçusu Ahmet Ak, mevzuatın güçlendirilmesi yanında, vergi uyuşmazlıklarının kamu denetçisi aracılığıyla çözülmesi uygulamasının getirilmesi, mükellef haklarının idari yükümlülükler olarak düzenlenmesini önererek, “Sürekli yükümlülüklerde mükellefiyeti dondurma hakkı, uzlaşma ve benzeri hakların kullanılmasında eşit işlem ve adil yararlanma hakkı, tarhiyata itiraz hakkı, ödeme emrine karşı vergi idaresine başvuru/itiraz hakkı, ödemelerde ödemeyi yapanın kimlik bilgilerini öğrenme hakkı ve aciz halinde aciz fişi düzenlenmesini isteme hakkı konularında mutlaka yasal düzenlemeler yapılması, vergi idaresinin hangi işlem ve eylemlerinin ya da işlem yapmadığı durumlarda başvuru yolları ve mükellef hakların neler olduğu yasa ile düzenlenmelidir” dedi.

Kaynak: dunya.com Yayın tarihi: 12 Kasım 2019

mo damga

“Türkiye, anahtarı aydınlıkta aramak yerine, bir an önce kaybolduğu yerde aramaya başlamalıdır”

Ahmet KAYA – Maliye Okulu Mezunları Derneği Genel Başkanıakaya dunya

Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, 14.02.2015 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin “Eğitim” köşesinde kendisi ile yapılan bir söyleşide, “Bir çocuk sadece ama sadece kendi doğasında, uygun bir atmosfer bulursa yeşerir” cümlesini kullanmıştı.

Türkiye’nin dört bir yanından, çoğunlukla taşradan gelip sınavla seçilerek girdiğimiz ve 14-17 yaşlarımızı aile sıcaklığında, yatılı olarak geçirdiğimiz Maliye Okulu’nun mezunları olarak biz hep kendimizi “doğamıza uygun atmosferde” eğitim alan şanslılar olarak gördük. Kamu Maliyesi’nin özellikle taşrada eksikliğini hissettiği yetkin maliyeci mezun eden, günümüzde eğitim vermeyen Maliye Meslek Lisesi gibi diğer kurumlara bağlı meslek lisesi mezunları da hizmet verdikleri kurumlarda bu mutlu edici hissi ziyadesiyle yaşamışlardır. 

Bakan Ziya Selçuk, geçtiğimiz günlerde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı ile birlikte meslek liselerinde “özel sektör” dönemini başlatan protokole imza atmış ve orada Almanya’da mesleki teknik okulların yüzde 80’inin özel sektörün desteklediği okullar olduğu, bizde bu oranın yüzde 4 civarında bulunduğu tespitini yapmıştı. Bakan Ziya Selçuk konuşmasında, “aranılan” düzeyde nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi ve ekonomiye kazandırılmasıyla yatırımcıların bu protokolün semeresini kısa sürede alacaklarını vurgulamıştı. Devamı gelecek” mesajını, bu mesajın kapsamında kamu kesimi “aranılan” ara insan gücü eksikliğini giderme planlarının da olduğunu umarak, umut verici buluyorum.

Bu noktada, hazır Almanya’daki mesleki eğitim gündeme gelmişken, yine bu ülkeden örnek vererek bazı hususları paylaşmakta yarar görüyorum. Almanya’da kamu kesimine ara insan gücü yetiştiren eğitim programları, 1919 yılından bu yana Almanya Mali İdaresi’nin yönetim ve denetimi altında bulunmaktadır. “Orta Dereceli Memur” yetiştiren okullardan Bavyera eyaletindeki “Landesfmanzschule” (Maliye Lisesi) programları ile mali idare, finans, ulaştırma ve emniyet teşkilatı gibi kamu kuruluşlarının personel ihtiyacının karşılaması amaçlanmaktadır.

Türkiye’de, 1924 yılında benzeri statüde kurulan Maliye Okulu, kapatıldığı 2001 yılına kadar verdiği mezunlarla Mali İdare içindeki ara insan gücü ihtiyacını karşılamakta başarılı işlev görmüştür. Ülke sınırlarının korunması, can ve mal güvenliği sağlanması gibi kamu kesiminde kalması gereken alanların yanı sıra, nitelikli “ara/aranılan” insan gücü açığı, diğer kamusal alanlarda da gün geçtikçe daha fazla kendini hissettirmektedir. 

Bu kamusal alanların başında, şu sıralar en çok vurgu yaptığımız, ülke ekonomisi için uzaklaşmak istemediğimiz “mali disiplin”i sağlayacak aktörler arasında yer alan kurum ve kuruluşları ve özellikle de taşra teşkilatları gelmektedir. İşte tam da bu alanda, Ankara Maliye Okulu, Ulus’ta Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin arkasındaki binasında 1997 yılına kadar, Kamu Maliyesi’ne ve Gelir İdaresi’ne memur yetiştirmiştir.

Ne gariptir ki, ihtiyacın arttığı düşüncesiyle 80’li yıllarda İstanbul ve İzmir’de de Maliye Meslek Liseleri açılmış, daha sonra 2000’li yılların başında bu okulların tümü kapatılmıştır. Kurumların eleman yetiştirmek üzere açtıkları diğer liselerden; Anadolu Meteoroloji Meslek Lisesi, Anadolu Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi ile Sağlık, Tarım ve Adalet Meslek Liseleri, 26.01.2006 tarihinde kabul edilen 5450 sayılı Kanunla, “kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı okullar, eğitim merkezleri ve kurslar” olarak, bünyelerindeki döner sermaye işletmeleri ile birlikte Millî Eğitim Bakanlığı’na devredilmişlerdir. Teknik Ziraat ve Teknik Bahçıvanlık Okulları, aynı kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Türk Silâhlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullar bu kanun kapsamı dışında bırakılmışlardır. O güne ait kapatma gerekçeleri irdelenerek bu okulların çağa uygun şekilde tekrar eğitimdeki yerlerini almaları sağlanmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın TOBB ile özel sektör alanında başlattığı iş birliğinin, vakit kaybetmeden kamu alanına da yansıtılması, devlet kurumlarında eksikliği her geçen gün daha çok hissedilen, “aranılan” ara eleman kaynaklarını yeniden üretime açacaktır. Kapatılmış Ankara Maliye Okulu binasının Yabancı Diller Yüksek Okulu olarak Sosyal Bilimler Devlet Üniversitesi (ASBÜ) bünyesine katılması nedeniyle Derneğimizce düzenlenen anı plaket çakma töreninde konuşan Rektör Prof. Dr. Mehmet Barca’nın, üniversite kapılarının düzenleyeceğimiz seminer, sempozyum ve panellere açık olduğunu belirtmesinden güç alarak; İlgili bakanlık temsilcilerinin de katılımlarıyla, diğer kurumlara bağlı meslek liseleri mezun dernekleriyle birlikte geçmişteki bu başarılı eğitim deneyimlerini bir sempozyumda masaya yatırıp küçük katkılar sunma fikri bile bizi heyecanlandırıyor. 

Ara insan gücü bir ülkedeki kaliteli üretimin anahtarı ise eğer, yine Milli Eğitim Bakanımızın deyişiyle “Türkiye, anahtarı aydınlıkta aramak yerine, bir an önce kaybolduğu yerde aramaya başlamalıdır”

Kaynak: dunya.com Yayın tarihi: 18 Mart 2019

mo damga